Pelin Ünker
Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu’na (TÜRK-İŞ) göre kasım itibarıyla açlık sınırı 14 bin 25 TL, yoksulluk sınırı 45 bin 686 TL’ye çıktı. Milyonlarca emekli ise söz konusu yüksek yaşam maliyetine rağmen aylık 7 bin 500 TL ile geçinmek zorunda.
Resmi enflasyonun yüzde 60’ın üzerinde olduğu Türkiye’de emeklilikler asgari ücret bir yana, açlık sınırının neredeyse yarısına varan oranlarda bir aylık alıyor.
DİSK Emekli-Sen’e göre İstanbul gibi metropollerde artık emekliler çocuklarının yanında ya da birkaç emekli aynı haneyi kullanarak geçinmeye çalışıyor. Resmi veriler emeklilerin yüzde 45’inin iş gücü piyasasında olduğunu gösterirken kayıtdışı çalışmayla birlikte bu oran daha da artıyor.
Son açıklanan enflasyon rakamlarına göre SSK ve Bağ-Kur emeklilerinin yıl başında yüzde 38 civarında bir enflasyon farkı alması bekleniyor. Ancak bu zam kök aylıklara uygulanır ve ek bir düzenleme yapılmazsa kök aylığı 6 bin lira ve altında olanlar 7 bin 500 lira almaya devam edecek.
Emekliler Ankara’da buluşuyor
Yaşam koşullarının düzeltilmesini talep eden emekliler ise iktidara seslerini duyurabilmek için pazar günü Ankara’da bir miting düzenleyecek. DİSK Emekli-Sen öncülüğünde yapılacak olan mitinge emeklilerin örgütlendiği diğer sendikalar da destek veriyor.
Emekliler, emekli taban aylığının asgari ücret seviyesine yükseltilmesini, asgari ücretin de en az yoksulluk sınırının yarısına denk gelen bir rakama çıkarılmasını talep ediyor.
Türkiye’de yaklaşık 16 milyon emekli ve hak sahibi bulunuyor.
DW Türkçe’ye konuşan DİSK Emekli-Sen Genel Başkanı Cengiz Yavuz, 16 milyon emeklinin yaklaşık 11 milyonunun kök maaşının 7 bin 500 liranın altında olduğuna işaret ediyor.
Çalışmak zorunda kalan emekliler
Büyük şehirlerde kiraların 13-14 bin lira seviyesinde yükseldiğini, buna karşın çok sayıda emeklinin açlık sınırının yaklaşık yarısına denk gelen bir ücretle yaşamını idame ettirmeye çalıştığını vurgulayan Yavuz, “Bu insan haklarına aykırı bir durum. Bugün artık emekliler çocuklarının yanında ya da birkaç emekli aynı haneyi kullanarak geçinmeye çalışıyor” diyor.
Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre emeklilerin yaklaşık yüzde 45’i iş gücü piyasasında bulunuyor. Bir işverene bağlı olarak çalışan ve Sosyal Güvenlik Destek Primi (SGDP) ödeyen 1,9 milyon, ekonomik faaliyette bulunan toplam 4,5 milyon emekli var.
Kayıt dışı olanlarla birlikte bu sayının katlandığını belirten Yavuz ekliyor:
“Emekli çalışmak zorunda. Garsonluk yapan var, inşaatlarda çalışan var. Yoksa geçimini ve hayatını idame ettirmesi mümkün değil.”
Çalışma Bakanlığı bütçesi görüşülecek
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın 2024 yılı bütçesi 14 Aralık’ta TBMM Genel Kurulu’nda görüşülecek.
“Bütçe görüşmeleri ve çıkarılan yasalara baktığımızda emekliler için emeğiyle geçinenler için iyileştirici hiçbir maddenin, hiçbir çalışmanın yapılmadığını görüyoruz” diyen Yavuz’a göre iktidar göreve geldiğinden bu yana emeklileri yok sayan, ötekileştiren, emeklileri açlığa, yoksulluğa, sefalete mahkum eden bir politika izliyor ve bunu devam ettirmekte de kararlı görünüyor.
Yavuz “Emeklilerimiz maalesef beslenemiyor, barınamıyor, ısınamıyor, sağlık hizmetlerinden faydalanamıyor. Biz bunlarla ilgili defalarca iktidara, ilgili bakanlara ve hatta Cumhurbaşkanlığı’na çalışmalar, dosyalar gönderdik, taleplerimizi ilettik. Zaman zaman duyarlı milletvekillerimiz tarafından yasa teklifleri hazırlandı, meclise sunuldu. Ancak AKP iktidar milletvekilleri ve Milliyetçi Hareket Partili milletvekillerinin oylarıyla bütün bu taleplerimiz maalesef reddedildi” diye konuşuyor.
Pazar günü Ankara’da düzenleyecekleri mitingin bir uyarı niteliğinde olduğunu vurgulayan Yavuz, talepleri karşılık bulmazsa kitlesel eylemlerine devam edeceklerini söylüyor.
“Yoksulluk sınırının yarısı kadar olmalı”
Asgari ücretin altında bir ücreti kabul etmediklerini, asgari ücrette de en az yoksulluk sınırının yarısı kadar bir ücret talep ettiklerini belirten Yavuz, bir evde iki emekli yaşıyorsa iki emeklinin alacağı ücretin yoksulluk sınırının altında olmaması gerektiğini vurguluyor.
İkinci taleplerinin emekli ikramiyelerine ilişkin olduğunu söyleyen Yavuz, “Sadaka niyetine verilen ikramiyeleri kabul etmiyoruz. Çalışan çalışmayan ayrımı olmadan tüm emeklilere asgari ücret seviyesinde bir ikramiyenin yılda en az iki kez olmak üzere ödenmesini talep ediyoruz” diyor.
Yavuz eşit şartlarda çalışmış, aynı primi ödemiş ancak farklı dönemlerde bu hakkı kazanan emeklilerin arasındaki ücret farklılıklarının giderilmesi için de mutlaka bir intibak yasasının çıkarılması gerektiği görüşünde.
Aylık bağlama oranlarının 2008’de çıkarılan yasadan önceki konumuna getirilmesini ve emeklilerin büyümeden pay almasını talep ettiklerini ifade eden Yavuz, dördüncü taleplerini ise emeklilerin örgütlenmesi önündeki engellerin kaldırılarak emeklilerle ilgili ekonomik ve sosyal kararlar alınırken örgütlü sendikaların masada yer alması diye aktarıyor.
Yavuz’a göre taleplerinin karşılanması önünde bir bütçe engeli yok:
“Türkiye’nin bütçesi buna müsait. Yeter ki iktidar elindeki ekonomik kaynakları nerede ve nasıl kullanacağına doğru karar versin. Milyonlarca insanı mağdur etmekten vazgeçsin.”
“Krizin faturası emekliye kesiliyor”
DW Türkçe’ye konuşan Birleşik Emekliler Sendikası Genel Başkanı Mahmut Şengül de “Emekliler torun sevip hayatının son baharında rahat bir yaşam sürmesi gerekirken neden sokaklarda eylem yapıyorlar” diye sorulması gerektiğini vurguluyor.
“Geçmişte istihdama yönelik politikalar ile üç çalışana bir emekli düşüyordu. Üretime dayalı politikalardan vazgeçilmesi, kaçak işçi ve göçmen işçilerle birlikte günümüzde bir buçuk çalışana bir emekli düşüyor ve sistem bunu kaldırmakta zorlanıyor” diyen Şengül, kayıt içi istihdamın artırılması ve üretim politikalarının geliştirilmesi ile bugün emeklilerin yaşadığı ekonomik sıkıntıların giderilmesinin mümkün olduğu görüşünde.
Türkiye’de ekonomiyi yönetememekten kaynaklı bir kriz yaşandığını ve krizin faturasının ilk etapta, üretimden gelen gücü olmayan emeklilere kesildiğini söyleyen Şengül, “Emekliler her geçen gün yoksulluğu daha derin yaşıyor. Sağlıktan ulaşıma, kiradan zorunlu tüketim ürünlerine, her alanda gelen zamlarla birlikte bırakın 7 bin 500 lirayla geçinmeyi, yaşayamıyoruz. Hayatımızın son baharında bir nebze de olsa rahat bir yaşam sürmemiz gerekirken biz emeklileri bu yaşta sokağa dökenler utansın” ifadelerini kullanıyor.
Hazine’den karşılanması nasıl etkiledi?
Mayıs ayında gerçekleştirilen genel seçimlerden önce en düşük emekli maaşına seyyanen zam yapılmış, kök maaşı 5 bin 500 lira olan emeklilerin maaşı 7 bin 500 liraya yükseltilmişti. Düzenlemeye göre 7 bin 500 liradan düşük aylıklar Hazine tarafından bu rakama tamamlanıyor. Bu da emekli aylıklarının uzun vadede daha az artması anlamına gelirken ortalama emekli maaşlarının da tıpkı asgari ücrette olduğu gibi en düşük aylığa doğru gerilemesine neden oluyor.
Temmuz ayında TBMM’de kabul edilen kanunla emeklilere altı aylık yüzde 25’lik enflasyon zammı yapıldı. Ancak bu zam oranı emeklilerin kök aylıklarına uygulandığı için kök aylığı 6 bin lira ve altında kalanların emekli aylıkları temmuzdan sonra da 7 bin 500 lira olarak ödenmeye devam etti.
Temmuzda yapılan yüzde 25 zamla birlikte kök aylıklar şöyle değişti: 2000 öncesi SSK emeklilerinde 6 bin 93 lira olan en düşük emekli aylığı 7 bin 616 lira, SSK 2000 sonrası 3 bin 776 lira olan en düşük emekli aylığı 4 bin 720 liraya çıktı. En düşük Bağ-Kur (esnaf) emekli aylığı 4 bin 439 liradan 5 bin 549 liraya, Bağ-Kur (tarım) emekli aylığı 4 bin 184 liradan 4 bin 268 liraya yükseldi. Kök aylığı 7 bin lira olanın aylığı ise 8 bin 750 lira oldu. Dul ve yetim aylığı alanlar da zamdan faydalanamadı. Emeklinin eşi ve çocuklarının aldığı maaş kendi almış oldukları pay oranında artırılıyor. Emekli aylığının dörtte üçü eşine kalıyorsa, 7 bin 500 liranın dörtte üçünü alıyor.
Asgari ücretten yüzde 40 fazlaydı
Emekliler uzun yıllardır asgari ücretin altında maaş alıyor. AKP’nin iktidara geldiği 2002 sonunda bir işçinin emekli aylığı asgari ücretin yaklaşık yüzde 40 üstündeydi.
Sosyal güvenlik mevzuatında 2000’li yıllarda yapılan değişiklikler ve özellikle 2008 yılında yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu, çalışanlar yanında emeklileri de oldukça olumsuz etkiledi. Emeklilik yaşı yükseltildi, emekli olmak zorlaştırıldı. Emekli aylığı hesaplama ve bağlama oranlarında yapılan değişiklikler sonucunda emekli aylıkları düşmeye başladı. Aynı koşullarda fakat farklı zamanlarda emekli olanların aylıkları arasında büyük eşitsizlikler ortaya çıktı.
1999’dan itibaren emekli aylıkları hesaplamasına enflasyonun yanı sıra GSYH büyümesi de dahil edilirken AKP’nin 2008 yılında yaptığı yasal değişiklikle güncelleme katsayısına milli gelirdeki büyümenin sadece yüzde 30’u eklenmeye başlandı. Aylık bağlama oranları da yüzde 75’ler seviyesinden yüzde 50’lere düşürüldü.